16 Ağustos 2013 Cuma

Çikolatanın Tadını Bilmeyen Kakao İşçileri


Kakao işçisi çocuklar
Afrika'da kakao tarlasında çalışıp çikolatanın tadını bilmeyen milyonlarca çocuk var...
Bugün tarihte herhangi bir zamanda olduğundan çok daha fazla köle var. Dünya genelinde tam 27 milyon kişi özgür değil. Başkaları için, onların istediği şekilde çalışmak zorunda.

Uluslararası Çalışma Örgütü'nün rakamlarına göre bugün 21 milyon kişi zorla çalıştırılıyor. Yani çalışan her bin kişiden üçü bırakamayacağı işlerde çalışıyor. Modern köle olarak sayılabilecek insan sayısı ise 27 milyona ulaşıyor. Sivil toplum örgütleri 350 yıl öncesine göre bugün daha fazla köle olduğunu savunuyor.

Modern köleler şiddetle ya da borçlandırılarak köleleştirilmiş, yasal hakları olmayan ve destek alamayan insanlar. Bu insanlar kaçak olarak hayatta kalmaya çalışıyor. Modern köleler ne bulundukları ülkenin eğitim ve sağlık imkanlarından ne de çalışmalarının karşılığı olan emeklilik planlarından yararlanabiliyor. Bu kişiler sınır dışı edilme korkusuyla hiçbir hak arayışına da giremiyor. Bu durum onların hayat standartlarını düşürüyor. Bağımlı oldukları insan kaçakçıları tarafından seks endüstrisi, hizmet sektörü, inşaat ve özel ev işlerinde çalıştırılıyorlar. 27 milyonun çok azı içinde bulunduğu şartlardan memnun.

Modern çağın köleleri göçmen, kaçak işçi, kâğıtsız yabancı, sığınmacı şeklinde isim değişerek sistem içindeki varlığını sürdürüyor.


Çikolatanın tadını bilmeyen kakao işçisi çocuklar

Her gün dünyanın pek çok ülkesinden "modern köle" haberleri geliyor ancak Afrika, bu anlamda da en şanssız kıta... Batı Afrika'da tam 2 milyon çocuk haftanın 7 günü, günde 12 saat kakao toplamak için çalışıyor.

Dünyanın dört bir yanında her yıl üç milyon ton çikolata yeniyor. Bunun yarısı Avrupa'da tüketiliyor. Bayram gibi özel günlerde ilk akla gelen hediye çikolata oluyor. Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var. O çikolataları üretenlerin çoğu, çikolatanın tadını bile bilmeyen Afrikalı çocuk işçiler.

Kakao dört bin yıl önce Orta ve Güney Amerika'da bulunmuş olsa da çikolata yapımında kullanılan kakaonun yüzde 70'i bugün Afrika kıtasında üretiliyor. Bati Afrika'da iki milyon çocuk işçinin kakao üretiminde çalıştığı tahmin ediliyor. Çocukların tercih edilme sebepleri ise çok basit: aldıkları ücret çok daha düşük.

Daha iyi bir gelecek umuduyla evlerinden alınan çocuklar beklemedikleri bir hayatla karşılaşıyor. Güne sabahın erken saatlerinde başlıyorlar. Haftanın yedi günü, 12 saat boyunca ter çalışıyorlar. Çoğu zaman tek yedikleri mısır oluyor. Onlara verilen su miktarı da kısıtlı. Yeterince hızlı çalışmazlarsa ya da kaçmaya çalışırlarsa cezalar ağır.

Uluslararası Çalışma Örgütü İLO'nun verilerine göre, köle gibi çalıştırılan çocuklar dayak ve başta cinsel istismar olmak üzere çeşitli kötü muamelelerle karşı karşıya kalıyor. Araştırmalar çocukların yüzde 94'ünün tehlikeli aletlerle çalışmak zorunda bırakıldığını söylüyor. Çalışanların yüzde 80'i bir çocuğun taşıyabileceğinden çok daha ağır yükler taşımaya zorlanıyor. Yarısı iş kazası geçirerek yaralanıyor.

Sivil toplum örgütleri yaşananların önüne geçmek için ardı ardına kampanyalar düzenliyor. 2001 yılında bu gidişe dur demek için kakao protokolü imzalandı. Protokolle çocuk işçilerle bağlantısı olmayan firmaların ambalajlarına "bu ürünün üretilmesinde çocuk işçi çalıştırılmamıştır" logosu konmasına karar verildi. Ancak şirketlerden gelen yoğun baskılar üzerine bu uygulamanın başlangıç tarihi önce 2005 yılına, daha sonra 2008'e, ardından da 2010'a ertelendi.

Son belirlenen tarihin üzerinden üç yıl geçmesine rağmen yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Afrikalı 2 milyon çocuk zor şartlarda kakao tarlalarında çalışmaya devam ediyor.

Malavi’de tütün, Özbekistan’da pamuk tarlasında çalışıyorlar

Afrika kıtasında tarım alanında toplam 72 milyon çocuğun çalıştığı tahmin ediliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün tahminlerine göre, dünyada 215 milyon çocuk okula gitmek yerine çalışmak zorunda bırakılıyor. Bunların 6 milyona yakını kendi rızaları olmadan zorla çalıştırılan ve emeklerinin karşılığını alamayan çocuklar. İki milyon çocuk ise madenlerde çalışıyor.

Güney Afrika ülkesi Malavi'de yaşananlar Afrika kıtasının en büyük trajedilerinden biri. Kuzey Amerika'nın sigara ihtiyacını karşılamak için binlerce çocuk Malavi'deki tütün tarlalarında çalışıyor. Çalıştıkları her 12 saat için sadece 17 cent ücret alıyorlar. yaptıkları işin bedeli ise çok ağır. Çocuklar günde 54 miligram nikotin soluyor. Bu da 50 sigaraya denk geliyor.

Özbekistan'da yaşayan çocuklar da pamuk tarlalarında zor şartlar altında çalışıyor. Ekonomisinin büyük bir kısmı pamuk üretimine dayanan Özbekistan'da iki milyonu aşkın çocuğun tarlalarda zorla çalıştırıldığı tahmin ediliyor. Üstelik bu çocukların en küçükleri henüz dokuz yaşında. Aylarca tatil yapmalarına izin verilmeden çalıştırılan çocuklara emeklerinin karşılığında herhangi bir ücret ödenmediği iddia ediliyor.
Bazı uluslararası giyim firmalarıysa çocuk işçi çalıştırılmasını protesto için Özbekistan'dan pamuk alımına son verdi.

Vatandaşlarını başka ülkelere kiralayan devlet: Kuzey Kore

Kuzey Kore'nin 'köle' işçileri, devlet tarafından başka ülkelere kiralanıyor. Bu işçiler, ağır ve sağlıksız şartlarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Pek çok ülke, bu sömürü düzeninin bir parçası olmaktan şikâyetçi değil. İtaatkar oldukları düşüncesiyle, Kuzey Koreli işçileri çalıştırmaya devam ediyorlar. Üstelik ülkede kalanların maruz kaldıkları muamele de endişe verici.

100 binin üzerindeki Kuzey Korelinin dünyanın çeşitli ülkelerinde kiralık olarak çalıştığı biliniyor. Rusya, Çin, Moğolistan, Libya, Suudi Arabistan, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti ve diğer eski Sovyet Birliği ülkeleri kiralık iş gücünü kullananların başında geliyor.

İşçilerin Kuzey Kore yönetimine yılda yüz milyonlarca dolar kazandırdığı biliniyor. Ancak işçilerin eline neredeyse hiç para geçmiyor. Çünkü maaşları çalıştıkları ülke tarafından, doğrudan Kuzey Kore hükümetine ödeniyor. Örneğin Çek Cumhuriyeti'nde çalışan bir Kuzey Koreli işçinin maaşı ülkedeki asgari ücret olan 250 dolar. İşçinin eline geçen para ise 30 dolarla sınırlı. Geriye kalan para sözde işçinin rızasıyla, sosyalist devrime aktarılıyor. İşçiler kendileri için yapılmış kamplarda barınıyor. Kapısında Kuzey Koreli askerlerin nöbet tuttuğu bu kampları terk etmeleri yasak.

Durum Kuzey Kore'de kalanlar için de parlak değil. Çoğu Kuzey Koreli yeni bir umut için ülkeden kaçmak isterken insan tacirlerinin eline düşüyor. Çin'de yaklaşık 30 bin Kuzey Koreli kadının seks kölesi olarak çalıştırıldığı tahmin ediliyor. Üstelik ülkede son dönemde özellikle hapishanelerdeki mahkumların köle gibi zorla çalıştırılması gündemde. Çekilen son uydu görüntüleri ülkedeki hapishanelerin giderek genişlediğini gösteriyor. Hapishanelerdeki bu kamplarda yaşayanların sayısının 200 bini bulduğu tahmin ediliyor.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ise hapishanelerde kurulan çalışma kamplarını ve uygulanan işkence ve yemek vermeme gibi cezaları araştırmak için kurduğu komisyonla incelemelerde bulunuyor.

Çin, mahkumları köle olarak kullanıyor

Dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumunda bulunan ve hızlı bir büyüme içinde olan Çin'in ekonomik başarı hikayesinin ardında karanlık hikayelerin olduğu bir sır değil. Çinli işçiler çok çalışıp az kazanıyorlar. Üstelik modern kölelik öyle bir hal almış ki ülkede, hapishanedeki tutuklular da bu sistemin bir parçası haline getirilmiş.

Çinli işçilerin çok çalışıp az kazanmaya mecbur bırakılmış olmaları, onları bugünün modern köleleri haline getiriyor. Akla gelen ilk meslek grubu ise sayıları on milyonu bulan maden işçileri. Hemen hemen her hafta bir madende göçüğün meydana geldiği ülkede, maden işçileri çalışma saatlerine göre az kazanıyorlar ve çalışma şartları da sağlıksız. Üstelik ölüm riski de yüksek.

Sadece maden işçileri değil, çok uluslu büyük teknoloji şirketlerinin çalışanları da benzer sorunlardan muzdarip. Amerika'da bağımsız araştırmalarda bulunan Adil Emek Derneği'nin son raporunda konuyla ilgili önemli tespitler bulunuyor. Rapora göre, ülkede son teknoloji telefonlar ve bilgisayarların üretildiği fabrikalarda işçiler haftada 60 saatten fazla çalışıyor.

Oysa Uluslararası Çalışma Örgütü İLO'ya göre haftalık çalışma saati tüm mesailer dahil en fazla 48 saat olabilir. İşçilerin haftada 60 saatten fazla çalışmaları ise haftanın yedi günü hiç ara vermeden çalıştıkları anlamına geliyor. Üstelik fazla mesai ücreti de verilmeyen işçilerin aylık ortalama geliri 360 dolar.

Maden ya da fabrika işçilerinden daha kötü durumda olanlar da var. Bunlar, hapishanede kalıyor, üretim yapmaya mecbur bırakılıyorlar. Aksi halde hapishanedeki en temel haklarından mahrum kalıyorlar. Hapishane köleleri olarak anılan bu grup, Çin'in özellikle son 20 yılda tüketim mallarının en büyük ihracatçısı haline gelmesinde önemli bir paya sahip.

Yunanistan’daki köleler: Göçmenler

Antik yunanda, medeniyetin yükselmesindeki en önemli etkenlerden biri kölelerin iş gücüydü. Öyle ki milattan önce beşinci yüzyılda köleler nüfusun üçte birini oluşturuyordu. Modern Yunanistan ise ekonomisini canlandırmak için onlarca yıl göçmenlerin ucuz iş gücünü kullandı. Doksanlı yıllarda eski Sovyet Bloğu ülkeleri ve Balkanlar'dan gelen göçmenler az para getiren ağır işlerde çalıştı. 2000'li yıllara gelindiğinde ise Yunanistan Asya, Afrika ve Ortadoğu'dan gelen göçmenlerle tanıştı.

Yunanistan'da bugün her 10 kişiden biri göçmen kökenli. Çoğu ülkeye kaçak yollardan giren bu göçmenler, genelde Yunanistan'ı bir geçiş yolu olarak kullanıp Avrupa'ya gitmek istiyorlardı. Sığınma hakkı alıp Avrupa'ya geçmeyi başarabilenler kendilerini şanslı hissediyorlardı. Sığınma hakkını alamayanlar için ise Yunanistan yaşanması zor bir ülke oldu.

Kaçak göçmenlerin ilk karşılaştıkları sorun işsizlikti. Ekonomik krizle birlikte işsizliğin gitgide arttığı ülkede ekmek artık aslanın ağzındaydı. İş bulabilenlerin çoğu ise sosyal haklardan yoksun, ucuz ve sigortasız çalıştırılıyordu. kayıt dışı ekonomi ile mücadele eden kurumların araştırmalarına göre, bugün ülkedeki çalışanların yüzde 33'ü sigortasız, sigortasızların yarısı ise göçmen... Çoğunlukla sokaklarda ve tarlalarda çalıştıkları göz önünde bulundurulduğunda, göçmenlerin yüzde 80'inden fazlasının sigortasız olduğunu söylemek mümkün.

Sigortasız da olsa bir iş bulabilenler ise ya emeklerinin sömürülmesinden ya da hak ettikleri parayı alamamaktan şikayetçi.

Göçmenlerin şimdiki en büyük sıkıntılarından biri de artan ırkçı saldırılar. Özellikle Neonazist ırkçı parti Altın Şafak üyelerinin sokaklarda göçmenleri darp edip yaralaması, göçmenler için hayatı daha da zor bir hala getiriyor.

Kaynak: Kuzey Haber Ajansı