11 Ekim 2014 Cumartesi

19) ATTİLA İLHAN - Sen İnsansın




yangınlar alevinden geçip de gelen dost 
yanar olmuş yüreğin, nar olmuş lilişan 
sen insansın sen insansın sen insan 
meydanlara seni heykel heykel dikmişiz 
her destana dökülmüş boydan boya adın 
kahraman demişiz meçhul asker demişiz
ismin mübarek cismin mübarek
alkış alkış kasideler sarmış boyunu
ağırbaşlı kitaplar senin adına
en yiğit besteler seni söyler
kuyruklu yıldız gibi nutuklar çekilmiş
her namına her şanına bayram günleri
mızıkalar ayak vurmuş beste beste
örülmüş çelenkler aldan yeşilden
laleden sümbülden karanfilden
sen insansın lilişan iki milyar cansın
gemici ve rençber çırak ve uzman
elinde dümen yekesi süngü ve orak
dünyada şarkılar misali yaşayansın
sen insansın sen insansın sen insan

yangınlar alevinden geçip de gelen dost
yelken gibi açılmışsın zalim rüzgara
harp demiş vurmuş vurmuş lilişan
ölümler götürmüş zulümler götürmüş
deniz gözlü gök alınlı kirvelerimizi
kalbi yıkanmış çamaşır gibi temiz
çehresi yanık yanık bakırsı
ablamız süt anamız biraderimiz
emekçiler pamuk işçileri kürekçiler
tangın yerlerinde yaşayan abbas ve hasan
irzını buğdayla değişmiş kızlar lilişan
hey lilişan lilişan gülmüşem ağlamışam
bir tuhaflık olmuş dünyanın hali

çatkı çatmış karalar bağlamışam
neylersin çakı bıyıklım stelyo’m
kar sepeler sepeler çıplak döşüne
norveç’te kış yavuz gelmiş buz gelmiş
ölen ağlar italya’lım ölen ağlar
hindistan’da müslümanlar hindular
çin’de sefalet yunan’da harb-i dahili
grevciler linç edilen zenciler
yumruk gibi sıkılmış sanki dünyamız
ölümlerden ölüm beğen lilişan
sen insansın iki milyar cansın
fransız ve slovak arnavut ve alaman
kalbinde pırıl pırıl ümitler taşıyarak
dünyada bulutlar misali yaşayansın sen
sen insansın sen insansın sen insan.

Attila İlhan - Sen İnsansın

2 Ekim 2014 Perşembe



Oturdum kıyısına bir çocuğun
Suskun ve uzaktı bütün oyuncaklar
Gözleriyle söylüyordu en gizli sözlerini
Akbabaların pençesinde bir zaman
Onun çocukluğuna kurmuştu yuvasını
O günden beri de yalnızca
Rüyalarında görebilmişti babasını
Hep duvarlar girmişti araya
Ve dipsiz uçurumlar
Bir türlü kırmamıştı zulmün kapısını

Ey içimizde köpüren deli sular
Siz mi yarattınız bu uçurumları
Yoksa çocukları babalardan ayıran duvarlar
Uçurumları göz yaşlarıyla mı yardılar
Ki böyle yorgun böyle yenilmiş
Yalnızca acılardan geçiyor yollar

Oturdum kıyısına bir çocuğun
Adı bahar
Yüzünde yediveren gülleri
Düşlerinde yakılan kitaplar var
Göz bebeklerinde genç bir adam
Tahliye kararını dinliyordu ayakta
Ağla küçüğüm ağla sevinçten
Ama azar azar-boğum boğum ağla
Özgürlüğün bedeli kolay değil
Ağlayacağın çok günler var daha

Oturdum kıyısına bir çocuğun
Adı Çağdaş
Yepyeni bir dünya birikiyordu ellerinde
Adım adım- yavaş yavaş
Özlemeyi ve beklemeyi tanımıştı
Çünkü yaşamanın her sayfasını
Baskınlarla parçalanan uykular
Ve alınıp götürülen umutlar yazmıştı..

Oturdum kıyısına bir çocuğun
Gülüşü çığlık mıydı
Haykırması susmak mı bilinmez
Nasıl da büyümüştü zamansız
Sabır çatlamıştı pembeyüreğinde
Direnen bir ananın kucağında
babasız
Daha yürümeyi bile bilemeden
Bir tarihin öznesi olmuştu apansız...

Ey gözleri şiir yazan çocuklar
Dünya nasıl da yenik ve yaralı
Yorgun düşmüş avuçlarınızda
Bir tek
Sizin gülüşünüz var onu güldürecek
Bir de filiz veren tohum elleriniz
Bugünün yorgun ayaklarını
Yarının güzel sabahlarına götürecek..

bir adam vardı tarihin en önünde
güneş ve rüzgâr yüzündedir her zaman
dili doğanın dilidir
elleri bütün insanlığın elleri
çocuklarım
dalları zorlayan tomurcuklarım benim
işte siz o sonsuz geleceğin akışına koyup yüreğinizi
büyüyeceksiniz ve bütün korkuların dindiğini
o geleceğin güzelliğinde göreceksiniz

Adnan Yücel - Gözleri Şiir Yazan Çocuklar