31 Mayıs 2015 Pazar

DAĞLAR BANA GERİ VERİN, KADİR'İMİ SİNAN'IMI. 15 - 1-1944 - 31-05-1971



































Sinan Cemgil  15 - 1-1944   -   31-05-1971
Öldürüldüğünde babası Adnan Cemgil köylülere hitaben şu konuşmayı yapmıştı:

"Ben varlıklı bir aileden geliyorum. Öğretmenim. Ekonomik durumum oldukça iyi. 
Oğlumu en iyi şekilde yetiştirdim. En iyi okullarda okuttum. Ülkenin en güzide üniversitesi 
ODTÜ'de okuyordu. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. Ölmese yüksek mühendis çıkacak ve o da varlıklı 
bir hayat yaşayacaktı. Fakat o sizin iyiliğiniz için öldü. Bunu bilesiniz diye söylüyorum."

Öldürüldüğünde naaşı etrafında toplanan kişiler gene onu ihbar eden uğruna ölümü göze aldığı köylülerdi. 
Bu kez de naaşı almaya geldiğinde Sinan Cemgil'in annesi Nazife hanım köylülere yönelik şu konuşmayı yaptı:

"Bu oğlum Sinan. Bunlar da onun arkadaşları (Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan), kardeşleri. Onlar da oğullarım. 
Bu çocuklar, bu oğullar; bu ülkeyi, halkı, sizleri sevdiler. Başka bir istekleri yoktu. 
Her biri birer dehaydı. Her biri üstün zekalı güzel çocuklardı. Dileselerdi, düzenin adamları olsalardı, 
şimdi burada cansız yatmazlardı. Birer milyoner olurlardı. Ama onlar, halkı, sizleri sevdiler. sizin sorunlarınızı omuzladılar."


Evet, uğruna ölümü göze aldığı köylülerin ihbarı sonucu katledilmiştir Sinan Cemgil.


Zülfü Livaneli - Nurhak



      eski duvar diplerinde karanlık sular
ay vurmuş gölgelenmiş kuytular
canım oğul güzel yiğit
al gel kanlı gömleğini,
sana nasıl kıydılar?

Hasan Hüseyin KORKMAZGİL                      

28 Mayıs 2015 Perşembe

Filozoflar, elçiler ve dinadamları



"Daha güzel bir dünyanın, daha özgürlüklü bir dünya olmadan gerçekleşemeyeceği açık. 
Daha özgürlüklü bir dünyanın kurulabilmesi için de tabuların yıkılması gerekli. 
Her türlü tabu yıkılmalı. En başta da dinlerden, "inanç"lardan kaynağını alan tabular."

"Özgürlükleri bağlayan her türlü zincir kırılmalı, en başta da kafalardaki "iman zinciri". 
İman zincirine bağlı düşünce sabittir, değişmezdir. Bu ise doğanın değişken yapısına terstir. 
Zincirli zihin gelişme gösteremez; değişmelere, gelişmelere ayak uyduramaz. 
Dünyamızdaki her türlü olumlu gelişme, dinin ve imanınki başta olmak üzere, 
tabuların zincirinden kurtulabildiği, yol bulabildiği ölçüde gerçekleşebilmiştir. İnsan aklı, 
bilim, teknoloji, insan hakları alanında ulaşılan noktalar, bu yoldaki adımların ürünleridir.


Akıl ve bilim, aydınlık kesimdedir.
Din, imansa karanlık kesimde. Aklın, bilimin ölçüleri bellidir. Gözlem vardır, deney vardır, nesnellik vardır... Yolu ışıklandıran da bunlar. Din ve imanda ise bunlar yoktur.

Turan Dursun


14 Mayıs 2015 Perşembe

Uzun Kanatlı Kuş Sürüleri Diliyorum Sana / Akgün Akova


Uzun Kanatlı Kuş Sürüleri Diliyorum Sana

aşk çılgınlığının köprülerinden geçelim seninle 

sevgilim, yaban otları arasında bulduğum yeşim 
yüreğimdeki su birikintisinde okyanusu arayan nehir 
sevgilim, unutmabeni çiçeğinin tuttuğu günlük 
gözlerimle sarıldığım kuğu bulutlu gökyüzü 


ellerini ayrılıklardan kaçırdığım 
dalgın deniz feneri duruşlu 
ilkbaharda gezinen sis saçlı sevgilim 
mevsimlerin ilkokulundan kışı silelim seninle 
yaz yağmurlarına yakalanalım 
kumsalında sevişmek istediğin Kız Kalesi'nin önünde 
açık hava sinemalarının yıkıntılarında uyuyalım 
yer gösterici uyandırsın bizi 
gözümüze sıktığı el feneriyle 


"hadi kalkın sevdalılar, 
Aşk Hikayesi filminde oynayan çift yaşlanmış, 
seyirci sizi görmek istiyor!" 


binlerce, onbinlerce kemanla çağırdığım dolunay 
elektriğin gümüş suyuna ışığını değdiren yıldız 
yeraltı kentimde biten güzelavrat otu 

geçmiş sevdalarımı erittiğin geceler için 
yeniden birini sevmenin ne olduğunu anımsattığın 
yüzümde tahtlar devirdiğin, 
saraylar yıktığın için 

düşlerinin içinden geçecek 
uzun kanatlı kuş sürüleri diliyorum sana 
ve severken seni, 
sevdikçe seni 

hep çocuk kalacağım, biliyorum

Akgün Akova

3 Mayıs 2015 Pazar

Özge TOPCU / Umut Aşısı





































Ne kadar da sağırsınız! Nasıl da kör! Büyük gürültünün içinde ki sağırlar. 
Büyük kasırganın içinde ki körler.Nasıl da nasır tutmuş vicdanlarınız.
Nasıl da tek renkli dünyanız. Nasıl da yabancısınız sizden olmayana.
Bir kuşun uçuşundan, bir ağacın yeşermesinden, bir sokağın gürültüsünden, bir şairin mısralarından, 
bir ozanın bam telinden nasıl da habersizsiniz.Sahi bir annenin çığlıkları, bir insanın sokakta ki cansız bedeni, 
tek tek sayılan adına rakam denilen ekmek parası bir tutam siyah olanların acısı hiç mi vicdan zedelenmesi yapmıyor, 
o pek imanlı yürekleriniz de. Ama hakkınızı da yememek gerekir. Siz körüklemenin, uyandırmanın, sarsmanın hakkını iyi verirsiniz. Kafaya saksıyı tam isabet ettirirsiniz.Sizin o kısık gürültünüz, o gölgesiz yürüyüşünüz, o boş kelimelerinizin rüzgarı iyi ayağa kaldırır bizi.

Umut etmeyi en iyi biz biliriz. Nazım'dan bir mısra, Turgut’ dan bir dize, Edip ‘den bir tutam mavidir servetimiz.
Varsın adımız dillerinizde şekilden şekile girsin.
Varsın yol uzun, engebeli olsun.
Ya bugün, ya yarın, ya ertesi ve daha ertesi…
Ama elbet birgün;“O devrim bu masaya gelecek.”
Sevdalınıza kulak verin: “ Güzel günler göreceğiz çocuklar!”
“Göğe bakacağız.”


Özge TOPCU / Umut Aşısı

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Şükrü Erbaş / Pervane (Büyüme Masalı)


Gömülü resim için kalıcı bağlantı
Şimdi ben tuttum, çizgili defterlere
Boncuklar dizerken hem de

Elleri şıralı bir çocuğa 
Güneş yumağı bir çocuğa, ağaç yarası bir çocuğa
Buğday firikleriyle tarlaları ağzına dolduran bir çocuğa
Kirpikleriyle karları yuvarlaya yavarlaya
Evlerin içine dağlar indiren bir çocuğa
Rüzgarlı memeler pınara hareler düşürecek diye
Pınar lülesine aynalı salıncaklar kuran bir çocuğa
Serçelerle uyanıp puhu kuşlarıyla yatağa giren
Bir avuç sularda ay ışığına belikler ören
Gaz lambalarıyla duvarlara dünyalar çizen bir çocuğa…

Asfaltın bulantısını, denizlerin köpüklü uykularını
Kocaman bir cam kavanoza benzeyen şehirleri
Işıkları, ışıklar içinde gölge masalı insanları
Gürültü makinelerini, dünyadan öteye giden yolları
Yoksul evlerin eşiklerine düğümlü darağaçlarını
İnsanın insanı sevmesindeki mucizeyi
Korkunun, ölümün ilk harfi olduğunu
Dünyanın bütün türkülerinin bizi söylediğini
Acılarımızın başka acılarla güneşe çıktığını
Yeryüzü sofrasının küçücük ellerimizde kurulduğunu…

Anlattım
Öyle mi?..

Ey sözün billuru
Sensin kalbimden dünyaya yürüyen hayranlık.


Şükrü Erbaş / Pervane (Büyüme Masalı)