13 Eylül 2015 Pazar

Paramparça ڪے Hasret Gültekin




Benim her günüm karalı
paramparça olsun dünya
Üstünde gamlar dolanır 
döne dursun çarkın dünya
Fezai der n'olacağım
bent boynumda öleceğim
Mezarda da diyeceğim 
dönmez olsun çarkın dünya !

 [ Fezai ]
























   Birşey yok,
Paylaşacak, acıdan başka.

Metin Altıok

Haydar Ergülen / ANNE


























Sahi senden mi doğdum anne
Yollar nehirler kuşluk vakitleri dururken
bir insandan mı doğar bir çocuk

Anne senin yüreğin taş olsa dayanır mı
Kuş olsa çiçek olsa gündüz olsa
Kırılmaz mı acıdan bir sap menekşenin boynu

Bu kez dağlar doğursun beni anne
Sen de ılık bir yağmur ol
Durmadan yağ kanayan yerlerime

Haydar Ergülen / ANNE

Mahmud Derviş / Ülkem bir mezarlık


























baylar, ülkemizi
bir mezarlığa çevirdiniz
kafalarımıza kurşunlar gömdünüz
ve katliamlar yaptınız.
baylar, böylesine bir şey
hesabı tutulmadan kalmaz
halkımıza tüm yaptıklarınız
defterlerimizde kayıtlı....

Mahmud Derviş / Ülkem bir mezarlık

Enver GÖKÇE / Onlar Yoksul Eti Yerler





























Ah
Len
Ah
Onlar
Yoksul
Eti
Yerler
Ve
İçtikleri
Kandır.
Enver GÖKÇE  /  Onlar Yoksul Eti Yerler

Ruhi Su / Irmak















Ağaç demiş ki baltaya
Sen beni kesemezdin ama
Ne yapayım ki sapın benden
Bak şu ağacın bilincine sen
Ölen ben, öldüren benden

Bunca analar ağlayıp durur da
Akıp gider gelinciklerden
Kör müdür sağır mıdır bu ırmak
Ölen ben, öldüren benden

Her yerde böyle olmuş bu
Önce dağa, taşa, ağaca söyletmiş halk
Sonunda sabahın bir yerinden
Uyanıp kalmış ayağa ırmak
Ölen ben, öldüren benden


Ruhi Su / Irmak

Devrimci sol savunması.

































12 Eylül'ün nasıl bir toplum yarattığı yapılan iki deneyin gözlemleriyle ortaya çıkmıştır. 
Birincisinde, Nazi askerlerinin kıyafetlerini giyen ve Almanca-Türkçe karışımı konuşan tiyatrocular,
istanbul Beyoğlu'nda kimlik kontrolüyapmış, istisnasız herkes uymuş, hiçbir tepki gösterilmemiştir.
ikincisinde ise, yine istanbul'un kalabalık bir caddesinde sivil giyimli kişiler,
kendilerine sivil polis havası vererek, komutla caddedeki tüm insanları yere çömeltmiş,
daha sonra kentin değişik yerlerinde insanlara
''şu duvarı tut devrilmesin!'' gibi en anlamsız şeyleri  
yaptırmışlar, yine itiraz eden, tepki gösteren olmamıştır. 
Devletin resmi güçlerinin militarizmi nasıl yaydıklarını ve topluma emir-komuta ile yönetilme alışkanlığını
nasıl benimsettiklerini, kolluk kuvvetlerinin baskı-terör- işkence uygulamalarının toplumu ne hale getirdiğini
en iyi bu iki örnek anlatıyor. Elbetteki bu örnekler cuntacıları memnun etmiştir.
Hedeflerine ulaştıklarını; kışla disiplinini topluma hakim kılmakta başarılı olduklarını görmüşler, 
göğüsleri kabarmıştır.
Güce tapan kişilikleriyle, bu onlara yaraşır, ama hiç kimsenin istanbul gibi bir yerde yabancı askerlerin
kimlik kontrolü yapmasına itiraz edilmemesinden ''en azından yurtseverlik adına'' gurur duymaması gerekir.
Bu utanılacak bir şeydir.Bu utanç, toplumu bu hale getirenlerindir. 
Çök deyince çöken, en anlamsız emirlere uyan bir toplum yaratmak
kimseye onur kazandırmamıştır.
Bu şerefsizlik de cuntanın taşıdığı nişanlara eklenmiştir.

Devrimci sol savunması.