17 Şubat 2014 Pazartesi

31) CEMAL SÜREYA - YARIM ADA



Biz kırıldık daha da kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını
Biz yeni bir hayatın acemileriyiz
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden,
Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında


Biz kırıldık daha da kırılırız
Doğudan batıya bütün dünyada
Ama kardeşin kardeşe vurduğu hançer
İki ciğer arasında bağlantı kurar
Büyür, bir gün, zenginleşir orada
Çünkü Ali'yi dirilten iksir de saklı
Hasan'a sunulmuş ağuda,
Granitin de olur bir okyanus diriliği,
Nehirler daha uysal akar,
Bir çiçek nasıl açıyorsa kendiliğinden
Bir kuş nasıl uçuyorsa
Öyle sever, çalışır insan,
Kıraçlar çarptıkça dağlara
Gül göçürür şafağından
Doğanın altın şafağından
İnsanın altın şafağından
Tarihin altın şafağından
Biz kırıldık daha da kırılırız

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.

Cemal Süreya - YARIM ADA

Fotoğraf: Biz bu dünyaya çok sert çakıldık baba. 
Fakat mıhlara pas vuran suyuzdur da. 
Göz, gözyaşıyla alınmış bütün mevzilerinden kaçıp caysa da, huydur, biz oralardayız.
Yaralıyız yağmur cümle yaralarımızı bağışlar sağaltırsa da.
Suyuz. 
Kim bilir kaç mevsim kaç fırtına yolumuzu yanıltır.
Biraz ve derin. 
Sonra güncelerimizi dönülmez zamanlarla sarartan o garip devrim, 
şimdi şakaklarımızda ağaran bir tek saç telinin sesidir. 
Ama caymaz, caymayacaktır da.
Sulara ark olmuş topraklarda bir koyak sellerden caymaz.
Bana tarihini soran kâğıtlara ben ne diyeyim. 
Ona akasyayla atkestanesinin deliliğini anlatırdım. 
Birisi kahverengi fasulya, ikincisi yeşil kahve topçuklarıyla üremeye yarışıyordu, deliler.
Düşüldüğü unutulmuş yarlarında eski bir bahçenin. 
Unutmazlardı.
Çün mevsim dönümleri unutturmaz insana dönülemeyecek nedir.
Bizi bu dünyaya çok sert vurdular baba. 
Oysa mıhlara pas idik. 
Seslere aks idik. 
Sözlere yankı. 
Adımlara ayak idik, ayaklara adım. 
Yürümeye sefer. 
Sefere menzil. 
Menzile kısrak.
İnkâr benzini ve boynunu solduracaktır baba. 
Biz bu dünyaya çok sert çakılmıştık. 
Ve kendi sefil günlerinde bizi soldurmaya yönelen bu dünya caydıramayacaktır asla. Caydıramaz asla.
Yakalandığımız küçücek evlerden tutuklanacağımız sokaklara.

Hulki AKTUNÇ - (ŞİİR NASIL DİRETİR)
Biz bu dünyaya çok sert çakıldık baba. 
Fakat mıhlara pas vuran suyuzdur da. 
Göz, gözyaşıyla alınmış bütün mevzilerinden kaçıp caysa da, huydur, biz oralardayız.
Yaralıyız yağmur cümle yaralarımızı bağışlar sağaltırsa da.
Suyuz. 
Kim bilir kaç mevsim kaç fırtına yolumuzu yanıltır.
Biraz ve derin.
Sonra güncelerimizi dönülmez zamanlarla sarartan o garip devrim,
şimdi şakaklarımızda ağaran bir tek saç telinin sesidir.
Ama caymaz, caymayacaktır da.
Sulara ark olmuş topraklarda bir koyak sellerden caymaz.
Bana tarihini soran kâğıtlara ben ne diyeyim.
Ona akasyayla atkestanesinin deliliğini anlatırdım.
Birisi kahverengi fasulya, ikincisi yeşil kahve topçuklarıyla üremeye yarışıyordu, deliler.
Düşüldüğü unutulmuş yarlarında eski bir bahçenin.
Unutmazlardı.
Çün mevsim dönümleri unutturmaz insana dönülemeyecek nedir.
Bizi bu dünyaya çok sert vurdular baba.
Oysa mıhlara pas idik.
Seslere aks idik.
Sözlere yankı.
Adımlara ayak idik, ayaklara adım.
Yürümeye sefer.
Sefere menzil.
Menzile kısrak.
İnkâr benzini ve boynunu solduracaktır baba.
Biz bu dünyaya çok sert çakılmıştık.
Ve kendi sefil günlerinde bizi soldurmaya yönelen bu dünya caydıramayacaktır asla. Caydıramaz asla.
Yakalandığımız küçücek evlerden tutuklanacağımız sokaklara.

Hulki AKTUNÇ - (ŞİİR NASIL DİRETİR)