10 Ağustos 2013 Cumartesi

Biz Başka Dünya İsteriz





Birkaç gündür Onat Kutlar’ın dizeleri geçiyor aklımdan. Dizelerinde anlattıkları sonra,“Düşünüyorum nasıl budandık bahara ulaşmak için / Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin / unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz / … / Durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük, yaşamak için”deki gizli özne, biz... İnsan evlâdı olduğunu bir an olsun aklından çıkarmamış, insana yaraşır bir yaşam düşlerken, düşlemekle de kalmazken, hayvanlaşamamış (köpekleşememiş, koyunlaşamamış, kurtlaşamamış, pençelerini çıkaramamış, kükrememiş ama sesini gürleştirmesini de bilmiş) biz, sen, ben… 

Dönüp de bize ‘eşref-i mahlûkat’ hani şu, ‘yaratılmışların en şereflisi’ diyenlerin layık gördükleri yaşamı düşünüyorum. Okul mudur eğitimi veren aile mi, çok gezen mi çok bilir çok okuyan mı, sanat sanat için midir, toplum için mi’ye-ki cevabı belli de olsa bu nispeten iyi bir konudur-, ve daha nicesine kafa yormaya son verebildiğimiz yerde ‘İnsan mı devlet içindir, devlet mi insan için?’i düşünmeden göçüp gitmemeliydik, gitmiyorum hiçbir yere... 

Eşref-i mahlûkatsan hadi ikna et beni insanın devlet için olduğuna, insanlığıma el sürmeden, toprağının çamurunu üzerime bulaştırmadan. Neye itaat etmem gerektiğini seçme hakkım olmadığına ikna et beni. Beş yılda bir sandığa gidip gerisine karışmamayı, ‘n’eylerse güzel eyler’ demeyi öğret bana. Mendil satan mahsun çocuklardan mendil alırsam onları nasıl sen ben gibi tahsilli iş güç sahibi yapabileceğimi, ya da herkesin okumak zorunda mı olduğunu canım... Bilmem kaç kaça kısa mesaj atınca yolladığım 5 tl’nin nasıl olup da eğitim ve sağlık hizmetinden yararlanamamış binlerce kardeşimizi hayata döndürebileceğini anlat bana. 'Baba beni okula gönder' diyen kızlarımızın babaları onları okula göndermekle de kalmayıp, ne zorlukla karşılaşırsa karşılaşsın arkasında duracak mı, yoksa kendisine dayatılan ahlak 'elçiliğini'(zeval olmaz ya hani...) sürdürmeye devam mı edecek, göster bana. Yurdumun en nadide yerlerine barajlar termik santraller yapılır, ona buna yaptırılırken, her sene ciddi oranda artan faturalarımın sebebini kavrat bana. Senelerce atama bekleyen binlerce eğitim fakültesi mezunumuzdan onlarcasının -daha senin benim yaşımızdaki gençlerin- intiharlarını unuttur bana. Evinin tepesine ayda binlerce Türk lirası karşılığı baz istasyonu diktiren teyzenin üç ay içinde kanser olan oğlunun ve altı ay içinde kansere yakalanan beş komşusunun kaderinin ‘takdir-î İlahi’ olduğuna inandır beni.

İnandır da, sen de kurtul, ben de kurtulayım...

Çünkü biliyorum, bu dünyada hesabı görülürse bunların, başka bir dünyaya ne senin, ne de benim ihtiyacımız kalacak…
Sevgiler, selamlar...

Ilgıt Teyhani

03.11.10


Sen kadını aşkla yarattın ama neden, neden yine aşkla yok ediyorsun? sağ elin onu kaldırırken, sol elinle uçurumun dibine çarpıyorsun, neden? ağzının içine hayatı üflüyor, kalbine de ölümün tohumlarını ekliyorsun. ona mutluluğun yolunu gösteriyorsun ama onu mutsuzluğun yollarına gönderiyorsun; ağzına mutluluğun şarkılarını veriyor ama sonra da dudaklarını hüzünle kapatıyor, dilini acılarla zincire vuruyorsun. o gizemli parmaklarınla onun yaralarını sarıyor ve kendi ellerinle onun hazlarının etrafına korkulu acılar çekiyorsun. onun yatağında hazları ve sükuneti saklıyor ama kenarına maniler ve korkular koyuyorsun. ONUN SEVGİSİNİ HAREKETE GEÇİRİYORSUN AMA SONRA DA SEVGİSİNDEN AYIPLAR YÜKSELİYOR.... onu gözyaşlarıyla en saf hale getiriyorsun ama gözyaşları içinde akıp gidiyor... halil cibran