30 Haziran 2014 Pazartesi
AVM’siz bir hayat var mı?.
AVM’siz bir hayat var mı?
.
AVM’ler hayatı kökten değiştiriyor. Ancak bu iyi yönde bir değişiklik değil. Gezi olaylarının temelinde de AVM’ler vardı.
Genç anne, baba beş yaşındaki erkek çocuklarını ışıklar saçarak yükselip alçalan bir oyuncağa oturtmuşlardı. Çocuk etrafa boş gözlerle bakıyordu. Sıkılmıştı. Anne fast foodtan aldığı hamburgeri bir yandan da çocuğun ağzına tıkıştırıyordu. Güya çocuk eğleniyordu ve aynı anda da besleniyordu. Her şey hızlı idi. AVM’ler hayatı kökten değiştiriyor. Ancak bu iyi yönde bir değişiklik değil. Gezi olaylarının temelinde de AVM’ler vardı.
Büyük gıda şirketleri ve AVM’ler büyüdükçe, gıda başta olmak üzere milyonlarca ton mal gereksiz yere seyahat ediyor. Dahası önceden taze olarak satılan ürünler donduruluyor veya metal, cam, karton kutulara giriyor. Bütün bunlar aşırı malzeme ve enerji harcamak demek, ancak gıda şirketleri ve AVM’ler bu sayede gıdayı istediği fiyattan satabiliyor. Ürünler yakındaki tüketiciye satılmadan önce depolanıyor. Tüketiciler AVM’lere ulaşmak için arabalar veya servislerle uzun yollar gidiyorlar. İngiltere Ulaştırma Bakanlığı verilerine göre 1986 ile 1996 arasında alışveriş için her kişinin yaptığı yol %41 artmış. Bu kirlenme ve trafik sıkışıklığını arttırıyor. Daha önce bir ekmek için kent içinde 10 dakika yürüyorduk, şimdi en az 10 dakika araba kullanıyoruz
İnsanlar AVM’lere iç sıkıntılarını atmak için gidiyorlar. Para vererek bindiği sözüm ona oyuncak çocuğu ne eğlendiriyor ne de geliştiriyor. Evinin yanındaki bir parkta arkadaşları ile bu çocuk çok daha güzel bir zaman geçirirdi. Yediği hamburger ise onu geleceğin obez adayları içine sokuyor. Yapay tatlar nedeniyle artık doğal tatları da sevmez hale gelecek muhtemelen. AVM’ler ve onlar için gereken otopark ve yol gereksinimleri var olan yeşil alanların da yok olmasına yol açıyor. Yaratılan tüketim toplumu bireylerin daha kolay yönetilmelerine hizmet ediyor.
AVM’siz bir dünya var mı? Köylü pazarları, 30–40 kişinin bir araya gelerek kuracakları topluluk destekli tarım modelleri ve kent bahçeleri en azından tarım ürünleri alanında çözümler. Gıdalar çoğunlukla taze olarak en az yol kat ederek geldiği için hem daha kaliteli, hem daha ucuz olabiliyor. Bu sayede gıdaların seyahatinden, paketlenmesinden, işlenmesinden kaynaklanan sera gazları da çok daha az salgılanacak.
Bazılarının söylediklerimizi çok ütopik bulduğuna eminim. “Deterjanı nereden alacağız?” diye soruyorlardır. Kül suyu bir çözüm olabilir. İmece Evi grubunun bilgilerini paylaşayım. Külü bir pideciden sağlayabilirsiniz. Üstüne su ekleyin. Sabaha kadar bekleyin. Üstüne çıkan yanmamış kömür gibi malzemeleri tel süzgü ile toplayıp atın. Kül aşağı çöker. Üstteki ıhlamur rengindeki kül suyunu elle bulaşık yıkamada hatta bulaşık makinesinde kullanabilirsiniz. Suyu ayırın. Kalana su ekleyip kül suyu üretmeye devam edebilirsiniz. Tabii ara sıra yeni kül ekleyeceksiniz. Eski külleri bahçede gübre olarak kullanabilirsiniz.
Bütün bunlara burun kıvırıyorsanız, ya tüketim toplumunun sadık bir kölesi oldunuz, sizi değiştirmek biraz zor; ya da bunları devrimi sulandıracak öneriler olarak görüyorsunuz. Bunları yapmak kimseyi daha az devrimci yapmaz. Hatta başka bir dünyanın mümkün olduğunu insanlar fark ederse onun için daha kuvvetle mücadele ederler.
Tayfun ÖZKAYA (01 Ağustos 2013 – Yurt Gazetesi)
Dünyalılar
Rıfat Ilgaz - Bilsem Ki.
Bu ayaklar benden hesap soracak,
Bir düşüncenin peşinden dolaştırdım sokak sokak ,
Bu baş, bu eğilmez baş da öyle
Bazı sarhoş ,bazı yorgun
Her zaman bir yastığa hasret!
Bu ciğer de hesap soracak,
Esirgedim, güneşini, havasını
Bu ağız bu dişler, bu mide...
Ne ikram edebilirim ki bol keseden
Bu bilekler de hesap soracak,
Göz yumdum çektikleri eziyete.
Bilsem ki kimsenin parmağı yok
Bu sürüp giden işkencede;
Kılım bile kıpırdamadan bir sabah
Çekerdim darağacına çekerdim kendimi
Bilsem ki suç bende!..
Rıfat Ilgaz - Bilsem Ki.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)