1 Aralık 2014 Pazartesi

KABİL veya İTAAT’E KARŞI KUŞKU


























KABİL veya İTAAT’E KARŞI KUŞKU

“Dünya, itaatsizlikle var oldu ve itaatle yok olacak.” diyor Erich Fromm. José Saramago da Kabil’de insanlığın başlangıcına uzanıyor; onu var eden bu ilk itaatsizlik eylemine…

Ama Adem ve Havva’yı almıyor merkeze. Çünkü insandan doğan ilk insan Kabil ve biz onun temsiliyiz, o da bizim… Yani düzeneğin merkezinde yer alan Kabil, aynı zamanda biziz; merkezdeyiz. Kabil’in, kardeşi Habil’i öldürmesi, onun hikâyesinin insanlığın hikâyesi olduğunu gösteriyor. Çünkü insan, aykırı olandır; o, hayvanların aksine, doğaya ve kurallara aykırı olduğu, karşılığında yaratıcı ve emrindeki doğa tarafından cezalandırıldığı sürece insandır.

Nobel ödüllü Saramago’nun, ölümünden önce yazdığı bu son romanı ancak ölümünden sonra basılabildi; klişeleri usta ironisiyle besleyip önümüze sunan yazar, meğer ömrünün sonuna doğru insanlığın başlangıcını yazmış.

Daha önceki romanı İsa’ya Göre İncil, Yeni Ahit’ten uyarlamaydı; ve birçok polemiği de yanında getirmişti. Öyle ki Portekizli yazar kalan ömrünü sakince geçirmek istemiş, Kanarya Adalarına yerleşmişti. Son romanı Kabil ise, Eski Ahit’ten, oldukça iyi bilinen öykülerden uyarlama. İşte bu devrede Saramago’nun kendine has lezzeti olan üslubu ve modern şüpheciliği giriyor devreye ve Ademoğlu, Tanrı, Din üçgeninde, inançlarımızı sorgulamaya götürüyor, zihnimizde kurgulanmış kavramları yeniden tartmaya çağırıyor bizi.

Roman, Adem ile Havva’nın itaatsizlikleri sonucu ‘yaşam’ ile cezalandırılmalarıyla başlar. Adem ile Havva, bir türlü yaşamın sıkıntılarına anlam veremezken büyük oğulları, Tanrı tarafından reddedilen Kabil, Tanrı tarafından kabul edilmiş kardeşi Habil’i öldürür. Ama Saramago’ya göre Kabil bencil ve kötü olan değil; aksine sorgusuz itaat eden ‘iyi’ler ve onların eylemleri kötü olan. Bu şüpheci kardeş katili, “eylemlerine akıl sır ermeyen Tanrı”ya, onun kendisinin de aslında o kadar masum olmadığını söyler. Onu, kadere hükmetme gücü olduğu halde olacakları durdurmamakla suçlar. “Efendi” Kabil’in yargısına hak vermekle beraber, yine de kulunun bu cinayeti kendi hür iradesiyle işlediğini, bunun cezasız kalamayacağını söyler ve onu dünya üzerinde zamansız, amaçsız dolaşmaya mahkum eder. Lanetlenen Kabil, bitirilememiş Babil Kulesi’ne, Tanrı’nın gazabına uğramış Sodom ve Gomore’ye gider; İbrahim’in oğlunu kurban etme teşebbüsüne tanık olur; femme fatalelerin ilki Lilith ile tanışır; servetlerin servetine sahip Eyüb’ün uğradığı felaketleri görür ve kendini Nuh’un gemisinde bulur. Her yolculuğunda, yaşananlara bir şekilde etkisi olur; Tanrı’yı ve onun akıl sır ermeyen eylemlerini gözlemler; sorular sorar, cevaplar arar. Zaman zaman aradığı cevapları ona vermek üzere Tanrı belirir karşısında; ama aldığı hiçbir cevap, Kabil’in şüphelerini gideremez ve Kabil, kardeşini öldürerek yapmaya çalıştığı şeyiromanın tadını kaçırmamak adına bunun ne olduğunu belirtmiyoruz nihayet nasıl yapacağına karar verir ve içinde en ufak sızı dahi duymadan eylemini gerçekleştirir. Çünkü biliyordur ki, “İnsanların tarihi, tanrı’yla anlaşmazlıklarının tarihidir; o bizi anlamaz, biz de onu anlamayız.”

Kabil’in kapağında Tiziano Vecellio’nun 1540’lı yıllarda yaptığı yağlı boya tablosundan, Kabil ile Habil figürleri var. Ressam, tabloda bizlere, yalvarırcasına elini kardeşine uzatmış yerde yatan Habil’in ızdırabını hissettirir. Çünkü figürleri, yerden yukarıya doğru görürüz, neredeyse Habil’in gözünden… Buradan hareketle Vecellio’nun tablosunda temsilimizin Habil olduğunu düşünebiliriz; acı içinde kıvranan, katledilen… Ama Saramago romanında, bizi zaman zaman Habil yerine koyuyor olsa da, daha çok Kabil’e benzediğimiz sonucuna varıyoruz. Ayrıca romanda bildiğimiz, üzerinde düşünme ihtiyacı dahi hissetmediğimiz birçok şeyle, bu kez düşünmek kaydıyla yüz yüze geliyoruz. Bunlardan en ilginci de itaat etmedikçe insan olabildiğimiz gibi ilginç, insanı derin düşüncelere sevk eden cümleler. Bu yönüyle felsefeyle iç içe bir kurgu sunmuş yazar bize bu son kitabında. Ve sorular… İnsanların asırlardır cevap bulamadığı soruları, yüz elli iki sayfaya tüm çıplaklığıyla ve olanca ilginçlikleriyle sığdırmış. Işık Ergüden oldukça başarılı çevirisinde, Saramago’nun özgün yazımına sadık kalmış ve karşımıza bir çırpıda biten mükemmel bir roman çıkmış.

Kabil
José Saramago
Çeviren Işık Ergüden
Kırmızı Kedi Yayınevi 152 sayfa


http://ceviri-yorum.blogspot.com.tr/2012/01/kabil-veya-itaate-karsi-kusku.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder