17 Nisan 2014 Perşembe

KONSTANTİN MİHAVLOVİÇ SİMONOV




























KONSTANTİN SİMONOV
"Bekle Beni" diye yazmış Konstantin Simonov, hayatının en büyük ve muhtemelen tek aşkına. Alman uçaklarının bombardımanı altında, karlı cephelerde, korku etrafta kol gezerken, herkes kendilerinden ümidi kesmişken ve uzaklarda normal hayatlar yaşanırken, aşkın en uzak olması gereken savaş alanlarından sevgilisine haykırmış "Bekle Beni" diye. 


Konstantin Simonov, II. Dünya Savaşı sırasındaki meşhur Stalingrad savunmasında yer alan, asıl mesleği makina mühendisliği olup gazetecilik ve edebiyata gönül vermiş bir Rus. 1943'te evlendiği Valentina Serova'ya deliler gibi aşık, hem de onu bir tren istasyonunda ilk kez gördüğü günden itibaren. Serova o zamanlar Rus sinemasının yeni yeni parlayan yüzlerinden biri. Yukarıda bahsedilen şiir, Simonov karısını geride bırakıp da cepheye gitmek zorunda kalınca, ona duyduğu özlemin ateşiyle yazılıyor ve ilginç ve beklenmedik bir şekilde yayılıyor. Simonov şiiri izne giden bir askerle karısına gönderiyor. Asker şiiri Simonov'un çalıştığı gazeteye götürüyor ve gazete de şiiri beğenerek yayımlıyor. Daha sonra ağızdan ağıza yayılarak değişik melodilere bürünüyor, hepsi hüzünlü pek çok şarkıya güfte oluyor. Şarkılar öyle popüler oluyor ki, Simonov mektubunun gidip gitmediğini bile bilmezken, bir gün cephede kendi şiirinin bestelenmiş halini bir askerin ağzından duyuyor.

Lemi Özgen’in K Dergisi’ndeki yazısı:

‘Simonov, yaşadığı süre boyunca sevmekten bir an bile vazgeçmediği Valentina Serova’yı ilk kez Moskova yakınlarında bir tren istasyonunda gördü. O zamanlar 21 yaşında ve Sovyet sinemasının oldukça ünlenmiş bir sanatçısı olan Serova, sarı saçlı, ince ve uzun boylu, güzel bir kadındı. O yaz günü Moskova yakınlarındaki Kolomenskoye istasyonunda tesadüfen Valentina’yı gören Simonov, genç kadına hemen o anda vurulduğunu hep anlattı. 

Simonov’un anlattığına göre, ‘Bolahnin dantelleri ve Gorodets işlemeleriyle süslü gök mavisi bir elbise giymiş olan Valentina, uçuşanları saçları, yaramazca havalanan eteği ve boynundaki beyaz inci gerdanlığıyla’ çok güzel bir kadındı ve ona áşık olmamak imkansızdı. 1943’de evlendiler. Simonov, Valentina’ya ‘Senin yüzün benim kaderim’ diyordu ve bu kaderi severek yaşıyordu. 

Sonra savaş yılları geldi. Simonov, cephelerde kanlı savaşların içinde Valentina’ya yazmayı hiç aksatmadı. Bekle Beni’den sonra Seninle ve Sensiz, Kızma Yazarsam adlı uzun şiirlerini hep bu dönemde ve tabii Valentina Serova için yazdı. Bunları gönderip gönderememek, Valentina’nın bunları okuyup okumaması değildi önemli olan. Önemli olan onun Valentina’ya olan aşkını her gün, her dakika, her sabah, her akşam fısıldayabilmesiydi. Gerisi önemsizdi ve Simonov daha sonra da söylediği gibi, bunu yapamazsa çıldıracağını biliyordu. 

Savaş bitti. Simonov, Valentina’nın yanına döndü. Bazı şeylerin yolunda gitmediğini de işte ilk kez o günlerde anladı. Yaşam, insanlar, ilişkiler zaten değişmek zorundaydı ve savaş bu değişimi daha da hızlandırmıştı. Valentina, Sovyet sinemasının en ünlü yıldızlarından biriydi artık. Simonov ise sanki Stalingrad cephesinde yaşıyordu hálá. Uğruna ölümlere gidip geldiği, sadece ona kavuşmak umuduyla hayatta kalabildiği bu kadını artık pek tanıyamıyordu. O hálá ılık bir yaz gününde muzip bir rüzgarın eteklerini havalandırdığı, sarı saçlı bir kadın görmek istiyordu ama göremiyordu. 

Nedir, aşkından ve sevgisinden de asla vazgeçmiyordu. Valentina’nın dedikodulara yol açan bir hayat sürmesi, ortalıkta bazı yakışıklı sinema aktörlerinin adının dolaşması da Valentina’ya olan aşkını zerre kadar azaltmıyordu ama bir insan olarak etkilenip günün birinde bu canı kadar sevdiği kadını incitebileceğinden de korkuyordu. 

Belki de böyle bir şey yapmamak, Valentina’yı kırmamak için 1957’de hiçbir açıklama yapmadan onu terk etti. Simonov, bir zamanlar beklemesi için yalvardığı kadını karlı bir Moskova sabahı bırakıp gitti ve bir daha hiç geri dönmedi. 

Yazmayı yoğunlaştırdı. Albayın Aşkı, Savaşsız Yirmi Gün, Günler ve Geceler, Savaş Günleri, İnsan Asker Doğmaz ve Silah Arkadaşları gibi kitapları yazdı. Sovyet Yazarlar Birliği Başkanı seçildi. Türkiye de dahil birçok ülkeye gitti. 

Valentina Serova 1975 yılında öldü. Simonov cenazeye katılmadı. Ertesi sabah Serova’nın mezarının üzerinde bir saksı içinde mavi hareli, sarı yapraklı bir hercai menekşe çiçeği bulundu. Kırmızı saksıya küçük beyaz bir kağıt yapıştırılmıştı ve kağıtta işlek bir el yazısıyla ‘Zhdi Meny’ yani ‘Bekle beni’ yazıyordu. Bu çiçeği kimin bıraktığı ve küçük notu kimin yazdığı daha sonraki günlerde Simonov’a defalarca soruldu. Simonov her defasında acı bir gülümsemeyle yetindi ve cevap vermedi. Yıllar önce ‘Sağ kalışımın sırrını yalnız senle ben bileceğiz, bütün sır senin beklemeyi bilmende’ diye yazmıştı ve sevdiği kadın da onu beklemişti. Şimdi bekleme sırası ondaydı. 

Konstantin Mikhailovich Simonov, 28 Ağustos 1979’a kadar bekledi. 

Sonra kendisini bekleyen sevdiği kadının yanına gitti. 


Kaynak:İlham avcısı,K Dergisi

Bekle beni, döneceğim
Bütün direncinle bekle beni.
Bekle hüzün yağmurları
Gökyüzünü kaplayınca,
Karakış üşütürken bekle,
Sarısıcaklar yakarken bekle.
Kimseler beklemezken bekle beni,
Unut anılarla yüklü bir geçmişi
Ne bir mektup ne bir haber
Gelmesin ne çıkar, bekle beni
Bekle beni döneceğim
Bekle, yalnızca sen bekle beni.
Bekle beni döneceğim, bırak
Beklemekten usanmış dostlarım
Oğlum, anam, yoldaşlarım
Öldüğümü sansınlar benim
Umudu kesip bir ateşin başında
Beni yadedip içsinler ama sen
İçme sakın yürek acısı o şaraptan
İnançla, sabırla bekle beni.
Bekle beni, döneceğim
Tüm ölümlere inat bekle.
Çünkü o büyük bekleyişin
Düşman ateşinden kurtaracak beni.
Bekle kızgın sıcaklar içinde,
Karlar savrulurken bekle beni,
Yalnızca seninle ben, ikimiz
Ölümsüz olduğumuzu bileceğiz;
O sırrı, o hiç kimsenin bilmediği.
Kimseler beklemezken
Beni beklediğini.

KONSTANTİN SİMONOV

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder